Wednesday, September 1, 2010

Flaş! Flaş! Flaş!





Sevgili Real Fiesta İzleyicileri.

Programımızı bir son dakika haberi için kesiyoruz.

Muhabirimiz Aydoş-pak-se-yu Mokpo-Si'den bildiriyor:

RESİM1

O bildiriyor bildirmesine de ben tek kelime anlamıyorum ki, o yuzden bu kısmını sevgili İngilizce yayın yapan spikerlerimize
devrediyorum (İngilizce konuşurmuş gibi yapmaları bile benim için onları sevgili yapmaya yetiyor :) )

RESİM2

İşte bu resimden sonra bende şafak attı. Sebep şu:
Bilmeyenleriniz için özetleyeyim. Yıllardır gezmediğim deniz kalmadı diyebilirim gönül rahatlığıyla, epey de hava yemişimdir.Ama insanın kendisi yaşadığı zorlukları farketmiyor. Karayı görüp ulaşamadığımız, can yeleklerimizi giymiş beklediğimiz çok maceralarımız vardır. Hatta birinde evi arayıp anama “eh, ben birazdan ölüyorum anacığım, hakkını helal et” diyemediğim için abimi arayıp helalleştiğim bile olmuştur.

Fekat iş insanın sevdiklerine gelince, konu bambaşka bir hal alıyor. Bilmem kaç aydır Kore’lerde gemi yapımında olan sevgili kocacığım, nihayet biten geminin deneme seyri için iki gün önce denize açıldı. Ve son 3 saatten beridir canlı yayınla duyurulan tropic fırtına en sonunda tepemize bindi.


RESİM3

Yukarıda kırmızı nokta olarak görünen bu afetin açılımı aşağıdaki gibi olup,

RESİM4

Internetten de aşağıdaki gibi bildirilmektedir...

RESİM5


Velhasıl kelam, işin özü, uzun lafın kısası içim içimi yiyor a dostlar. Bu iş de evdekine bildiremeyip dünyaya yayın yapmaya döndü. Teknolojiyi gel de sevme. Yıllardır post yayınlamaktan öcü gibi kaçınan ben, can sıkıntısından ve de endişeden kime ne yazacağımı bilemedim.

Aslında müsait bir anda Kore’nin Jellonam-do eyaletine bağlı Mokpo-si şehrine geliş hikayemizden başlayıp, tum Kore turumuzu içeren ve de gezilmesi, görülmesi ve mutlaka yapılması gerekenlerle sonlanan uzun bir Güney Kore yazı dizisi hazırlamayı düşünüyordum. Ama kısmet bugüneymiş. Kim bilir, belki de Allah kurtardı sizleri.

Dışardaki uğultuyu tarif edemem size. Niye olmasın aslında, en azından deneyebilirim. Şöyle düşünün:

Şükrü Saraçoğlu stadında Fb-Gs maçı oynanıyor. Fener her zamanki gibi gene önde :) Tezahürat almış başını gidiyor.Tasvir bu ya, bilmem ne kadar sendika üyesi varsa grev ilan etmiş,yürüyüşe geçmişler, Kurbağalı Dereden Kadıköy’e inecekler inatla. Çevre sakinleri de tencere ve tavalara kepçelerle vuruyor “oyumuz hayır” diye. ( uysa da yazdım uymasa da )
Ve siz bu seslerin hiç birini duyamıyorsunuz.

NEDEN?

Sebep, rüzgar dışarda uluyor kardeşim. Oturduğumuz daire gökdelenin en üstten bir alt katı. Sabahları bulutlardan şehri göremiyor insan. Yukarıdakine fazla yakın olmaktan mı, oğlanın doğumundan bir sene sonra tuzlu suyub ırakmaktan mı, yoksa son yılların en ciddi uyarısı verildiğinden midir bilinmez, ben pek bir dertlendim dostlar. Bir de buna, hortumla camları yıkarcasına yağan yağmuru ekleyin, resmen olmayan klostrofobimi depreştirecekler.

Sizlere güzel bir akşam dilerken ben telefonumun başına dönüyorum. Rastladığım en geveze rüzgarla epey bir dertleşeceğim anlaşılan sabah olana kadar ya da en azından telefonla ulaşabilene kadar.

Flaş! Flaş! Flaş!

Sevgili Real Fiesta İzleyicileri.

Programımızı bir son dakika haberi için kesiyoruz.


 

Muhabirimiz Aydoş-pak-se-yu Mokpo-Si'den bildiriyor:


 


 



 

O bildiriyor bildirmesine de ben tek kelime anlamıyorum ki, o yuzden bu kısmını sevgili İngilizce yayın yapan spikerlerimize

devrediyorum (İngilizce konuşurmuş gibi yapmaları bile benim için onları sevgili yapmaya yetiyor J )


 


 



 

İşte bu resimden sonra bende şafak attı. Sebep şu:

Bilmeyenleriniz için özetleyeyim. Yıllardır gezmediğim deniz kalmadı diyebilirim gönül rahatlığıyla, epey de hava yemişimdir.

Ama insanın kendisi yaşadığı zorlukları farketmiyor. Karayı görüp ulaşamadığımız, can yeleklerimizi giymiş beklediğimiz çok

vak'alar olmuştur. Hatta birinde evi arayıp anama "eh, ben birazdan ölüyorum anacığım, hakkını helal et" diyemediğim için

abimi arayıp helalleştiğim bile olmuştur.

Fekat iş insanın sevdiklerine gelince, konu bambaşka bir hal alıyor. Bilmem kaç aydır Kore'lerde gemi yapımında olan sevgili

kocacığım, nihayet biten geminin deneme seyri için iki gün önce denize açıldı. Ve son 3 saatten beridir canlı yayınla duyurulan

tropic fırtına en sonunda tepemize bindi.


 


 



 


 

Yukarıda kırmızı nokta olarak görünen bu afetin açılımı aşağıdaki gibi olup,


 


 




 

Internetten de aşağıdaki gibi bildirilmektedir...


 


 



 


 

Velhasıl kelam, işin özü, uzun lafın kısası içim içimi yiyor a dostlar. Bu iş de evdekine bildiremeyip dünyaya yayın

yapmaya döndü. Teknolojiyi gel de sevme. Yıllardır post yayınlamaktan öcü gibi kaçınan ben, can sıkıntısından ve

de endişeden kime ne yazacağımı bilemedim.


 

Aslında müsait bir anda Kore'nin Jellonam-do eyaletine bağlı Mokpo-si şehrine geliş hikayemizden başlayıp, tum

Kore turumuzu içeren ve de gezilmesi, görülmesi ve mutlaka yapılması gerekenlerle sonlanan uzun bir Güney Kore

yazı dizisi hazırlamayı düşünüyordum. Ama kısmet bugüneymiş. Kim bilir, belki de Allah kurtardı sizleri.


 

Dışardaki uğultuyu tarif edemem size. Niye olmasın aslında, en azından deneyebilirim. Şöyle düşünün:

Şükrü Saraçoğlu stadında Fb-Gs maçı oynanıyor. Fener her zamanki gibi gene önde J Tezahürat almış başını gidiyor.

Tasvir buya, bilmem ne kadar sendika üyesi varsa grev ilan etmiş,yürüyüşe geçmişler, Kurbağalı Dereden Kadıköy'e

inecekler inatla. Çevre sakinleri de tencere ve tavalara kepçelerle vuruyor "oyumuz hayır" diye. ( uysa da yazdım uymasa da )

Ve siz bu seslerin hiç birini duyamıyorsunuz.


 

NEDEN?

Sebep, rüzgar dışarda uluyor kardeşim. Oturduğumuz daire gökdelenin en üstten bir alt katı. Sabahları bulutlardan

şehri göremiyor insan. Yukarıdakine fazla yakın olmaktan mı, oğlanın doğumundan bir sene sonra tuzlu suyu

bırakmaktan mı, yoksa son yılların en ciddi uyarısı verildiğinden midir bilinmez, ben pek bir dertlendim dostlar.

Bir de buna, hortumla camları yıkarcasına yağan yağmuru ekleyin, resmen olmayan klostrofobimi depreştirecekler.


 

Sizlere güzel bir akşam dilerken ben telefonumun başına dönüyorum. Rastladığım en geveze rüzgarla epey bir

dertleşeceğim anlaşılan sabah olana kadar ya da en azından telefonla ulaşabilene kadar.